SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1469 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِيُّ وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَيَزِيدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ مَوْهَبٍ الرَّمْلِيُّ بِمَعْنَاهُ أَنَّ اللَّيْثَ حَدَّثَهُمْ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي نَهِيكٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ وَقَالَ يَزِيدُ عَنْ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ وَقَالَ قُتَيْبَةُ هُوَ فِي كِتَابِي عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَتَغَنَّ بِالْقُرْآنِ

 

Said b. Ebî Said'den -veya Said b. Ebi Vakkas'tan- Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

"Kur'an-ı Kerim'i ahenkle okumayan bizden değildir."

 

 

İzah:

Buhari, tevhid; Dârimi, salat, fedailu'l-Kur'an; Ahmed b. Hanbel, 1, 172, 175, 179.

 

Bu hadis-i şerif musannif Ebû Dâvûd, Ebu'l-Velid et- Taylâlisî, Kuteybe b. Said ve Yezid b. Halid adlarındaki üç ayrı üstaddan duymuştur. Bunların rivayet ettikleri hadisler ifade yönünden bazı farklılıklar gösteriyorlarsa da mânâ itibariyle aynıdırlar. Bu üstadların hadisi rivayet ederken saydıkları isimler arasında bazı farklılıklar görülmek­tedir. Hadis metninde işaret edilen bu farklılıkların hulâsası şudur:

 

Ebû Velîd et-Tayalîsî hadisi İbn Ebî Müleyke, İbn Ebî Nehiyk, Sa'd İbn Ebî Vakkas senediyle; Kuteybe b. Said ve Yezid b. Hâlid ise, İbn Ebî Mü­leyke, Said b. Ebi Said el-Makbürî senediyle Resulüllah'dan merfu olarak rivayet etmişlerdir. el-Askalanî, Ebu'l-Velid et-Tayalisfnin rivayetinin doğ­ru olduğunu söyler.

 

Kuteybe ve Yezid'in rivayetlerinin sabit olduğu kabul edildiği takdirde, hadise Mürsel ve m un kat i demek gerekir. Çünkü Said b. Ebî Said, Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'e yetişememiş Abdullah b. Ebî Müleyke de Ubeydullah b. Ebî Nehiyk'i atlayarak Said b. Ebî Said'i zikretmiştir. Nitekim Tahâvî'nin Müşkilü'I-Asar'daki rivayeti... Abdullah b. Ubeydullah b. Ebî Müleyke, Ab­dullah b. Ebî Nehiyk, Said b. Ebi Said senediyle Hz. Peygamber'e var­maktadır.

 

Hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.) Kur'an-ı Kerim okurken, "tegannî yapmayan bizden değildir" buyurmuştur. Bundan maksat, "bizim yolu­muzda gidenlerden bizim sünnetimizi izleyenlerden değildir" demektir. Çünkü bu söz, ilk bakışta Kur'an okurken tegannî yapmayanın islâm dairesi dışına çıktığını gösterir ki, bu mümkün değildir. Kur'an okuyan bir kimse tegannî yapmasa günahkâr olmaz, öyleyse "bizden değildir" sözünü yukarıda ifade ettiğimiz şekilde anlamamız gerekir.

 

"Tegannî yapmak" tan maksadmne olduğunda çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan bazılarım şöylece sıralayabiliriz:

 

a. Sesi güzelleştirmek,

 

b. Kur'an-ı Kcrim'den başka şeye ihtiyaç duymamak,

 

c. Kur'an lâfızlarını tecvid ve tertile riâyet ederek açık okumak,

 

d. Kur'an'ı açıktan okumak,

 

e. Allah'tan korkarak ve kalbini Allah'a vererek okumak,

 

f. Kur'an okumak suretiyle gam ve kederleri üzerlerinden atmak,

 

g. Kur'an okurken hüzün duymak...

 

Tegannîye bunlardan başka mânâlar verenler de olmuştur. Ancak bun­lar içerisinde kabule şâyân olanı birinci maddede zikredilendir. Fakat bu harf­lerin aslî hüviyetine bir zarar vermemekle ve lahn'e kaçmayacak şekilde oku­makla kayıtlıdır.

 

Hadisin zahirine göre Kur'an-ı Kerim'i sesi güzelleştirerek okumak müstehabtır. Nevevî'nin ifâdesine göre bütün âlimler bunda müttefiktirler. Sesi güzel olmayan yapabildiği kadarıyla sesini güzelleştirmeye çalışmalıdır.

 

Nağme yapmak bir takım makamlar tatbik etmek, imam Malik ve bir­çok âlimlere göre mekruhtur. Çünkü bu Kur'an-ı Kerim'i okumayı huşu, hudû ve düşünme olan asıl maksadından uzaklaştırıp bir musikî havasına bü­ründürür.

 

İmam Ebu Hanife ve seleften bir grub, makamın kalbi yumuşatacağı­nı, gönülleri onu dinlemeye sevk edeceğini gözönüne alarak ve esas itibariy­le bu konudaki hadis-i şeriflere dayanarak Kur'an okurken makam yapmanın caiz olduğunu söylemişlerdir.

 

Fethü'I-Bâri'de makamla Kur'an okuma konusunda eski âlimlerden fark­lı nakiller yapıldığı kimilerine göre haram, kimilerine göre mekruh, diğer ba­zılarına göre de caiz olduğu isimler verilerek bildirilmektedir.

 

Bu ihtilaf harflerin tam yerlerinden çıkartılması, tecvîde riâyet edilmesi suretiyle harflerin özelliklerinden bir şey kaybedilmemesi ile kayıtlıdır. Ama makam veya nağme, harflerin aslî hüviyetlerini kaybetmeye sebep olacaksa bu, ittifakla haramdır.

 

Buna göre Kurra'nm tesbit ettiği esaslardan çıkılarak bilhassa zamanımızdaki bazı okuyucuların yaptıkları gibi, harfleri kaybetmek, çekilmeye­cek yerlerde haddinden fazla çekmek, dinleyenleri Kur'an-ı Kerim'den uzaklaştırıp ses ve nağmenin cazibesine kapılmasına sebeb olacak şekildeki okumak caiz değildir. Beyhakî'nin Şuabu'l-İman'da Huzeyfe (r.a.)'den yaptığı bir rivayette Resulullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğu belirtilmektedir: "Kur'an-ı Kerim i Arab nağmeleri ve sesleriyle okuyunuz” aşıkların ve ehl-i kitabın ma­kamlarından sakınınız. Benden sonra bir grub gelecek Kur'an-ı Kerim okur­ken şarkıcıların ve ölüye ağlayanların yaptıkları gibi nağmeler yapacaklar. Kur'an-ı Kerim onların ümüklerinden aşağı inmez. Onların ve onların hâlini beğenenlerin kalbleri örtülmüş (mühürlenmiş)tür."

 

İbn Kesir'in sanki bu hadis-i şerhedermiş gibi söylediği şu sözler, bu ko­nuda söylenecek son sözdür. "Şer'an istenilen, dinleyenleri Kur'an'ı düşün­meye, anlamaya, boyun eğmeye ve itaate sebeb olacak şekilde sesi güzelleştirmektir. Ama musikî kanunlarına, eğlence havalarına benzeyen nağ­meler haramdır. Kur'an-ı Kerim bundan çok daha yüce ve münezzehtir."